Dikkat!!! Güzellik için iğnenin altına girmeyi düşünen herkes önce dersine çalışmalı…

Posted by

Alabalık suratlarından, ördek dudaklar, donmuş alınlara kadar, aşırı Botoks veya yüz dolgusu sonrasında biraz tuhaf görünen insanları hepimiz görüyoruz. Ayrıca, başarısız kozmetik enjeksiyonlardan sonra kör kalan veya yaraları iltihaplanan insanların korku hikayeleri de bulunmakta.
Cerrahi olmayan kozmetik tedavilere yönelik pazar hızla büyüyor; dolgun, genç görünen bir cilt veya mükemmel bir “Instagram yüzü” arzusu, görünüşe göre kötü sonuçlar veya tıbbi komplikasyonlarla ilgili korkuları gölgede bırakıyor. Botulinum toksini ve dermal dolgu maddeleri enjeksiyonları artık dünya çapında en yaygın cerrahi olmayan kozmetik prosedürlerdir ve bu tür “ince ayarlara” yönelik pazarın 2030 yılına kadar %15,4 daha büyümesi bekleniyor.

Savunucuları, güzel sonuçlarla işleri güvenli bir şekilde halletmenin mümkün olduğu konusunda ısrar ediyor. Ancak son araştırmalar, bazı doktorları bu tür enjekte edilebilir iyileştirmelerin uzun vadeli etkileri hakkında gerçekte ne kadar bildiğimizi sorgulamaya yöneltiyor ve bunların popülaritesi artmaya devam ettikçe, insanlara nasıl güven duygusu verecekleri konusun da endişeli.
Dermal dolgu maddeleri, çizgileri ve kırışıklıkları doldurmak, yanak veya dudak gibi bölgeleri dolgunlaştırmak için kullanılan jel maddelerdir. Sığır kollajeninin insanların yüzlerine enjekte edilmeye başlandığı 1970’lerden beri kullanılıyorlar, ancak aslında 2000’li yılların başında, insan vücudunun her yerinde bulunan su çeken bir madde olan hyaluronik asit bazlı ilk dolgular onaylandığında popülerlik kazandılar.
Hemen hemen aynı sıralarda, botulinum toksini enjeksiyonları (en iyi bilinen markası Botox’tur) yıllarca kas spazmlarını tedavi etmek için kullanıldıktan sonra kozmetik olarak da kullanılmaya başlandı. Bunlar, enjekte edildikleri yüz kaslarını geçici olarak gevşeterek çalışır, kaz ayaklarını, kaş çatma çizgilerini ve kırışıklıkları düzeltmeye yardımcı olur.
Günümüzde büyük dudaklara sahip olmak genç kadınlar için vazgeçilmezi oldu. İlk zamanlarda, bu tür tedaviler genellikle yaşlanan cilde çözüm arayan yaşlı kadınlar için uygulanmakta olsa da günümüzde giderek artarak genç kadınlar ve erkekleler sosyal medya ve realite TV şovu yarışmacılarından ilham alarak sıkça kullanılmaya başladı…

Rachael Knappier, dudak dolgusunun “yanlış uygulanması” sonucu dudaklarının dramatik bir şekilde şişmesi nedeniyle bir haftadan fazla evden çıkmamıştı.

Güzellik gazetecisi ve insanların makyaj yapmalarına yardımcı olmayı amaçlayan The Twekmenst Guide’in kurucusu Alice Hart-Davis, “ Ask Adası’ndan ( love island) bu yana, daha büyük dudaklara sahip olmak çok sayıda genç kadın için bir rüya haline gelmiş gibi görünüyor” diyor.

Bu tedavilerdeki patlamanın ardından tıbbi komplikasyonlarda ve başarısız işlerle ilgili şikayetlerde artış görüldü. Birleşik Krallıkta daha iyi güvenlik standartları için kampanya yürüten akredite kozmetik uygulayıcılarının kaydı olan Save Face , 2022’de 2.824 şikayet aldığını söylüyor; bu sayı 2021’de 2.436, 2020’de ise 2.083’tü. Bunların üçte ikisinden fazlası dermal dolgu maddeleri ve neredeyse dörtte biri ile ilgiliydi.
Save Face direktörü Ashton Collins, bu rakamların, meydana gelen çok sayıda dolgu işleminin yanı sıra enjeksiyonların doğasını da yansıttığına inanıyor; bu, deneyimsiz ellerde enfeksiyonlara, kan damarlarının tıkanmasına ve doku ölümüne ya da sadece basit işlere neden olabilir.
“Güvenli, uzman ellerde, bu komplikasyonlardan herhangi birinin riski önemli ölçüde en aza indirilir ve eğer bir komplikasyon olursa bir an önce müdahale edilebilecek. Ancak artık herkes bu tedavileri uyguladığı için komplikasyon sayısında büyük bir artış gördük” diyor Collins.
Bu komplikasyonların bazıları yaşamı değiştirebilir. Londra’daki Royal Free Hastanesi’nde plastik cerrahi Dr. David Zargaran, “Yüzlerinde oldukça geniş bir deri alanı ölen hastalarımız oldu, çünkü onu besleyen kan damarı dolgu maddesinin yanlış yerleştirilmesi nedeniyle tıkanmıştı” diyor.
Hyaluronik asit bazlı dolgu maddeleri, hyaluronidaz adı verilen bir enzimin enjekte edilmesiyle çözülebilse de bunlar piyasadaki tek dolgu maddeleri değildir ve hastalar kendilerine ne enjekte edildiğini her zaman bilmezler. Save Face’in kaydettiği şikayetlerin %82’si terapistlerinin hangi ürünü kullandığını bilmiyor.

Çözünebilen bir dolgu maddesi olsa bile zaman çok önemli: “Maalesef pek çok vakada hastalar oldukça geç başvuruyor ve hala deneyebiliyor olsanız da hasarı geri çeviremeyebilirsiniz.” diyorZargaran. Bu tür hastaların tek çaresi rekonstrüktif cerrahidir.
Müşterilerin endişelerini ciddiye almayı reddeden vasıfsız terapistler sorunu daha da karmaşık hale getiriyor. Geçen yıl Save Face’e ulaşan şikayetlerin %84’ü, yardım aramaya çalıştıklarında uygulayıcıları tarafından görmezden gelindiklerini veya engellendiklerini iddia etti.
Bu tür komplikasyonlara tanık olmak, Zargaran’ı bu kozmetik prosedürleri kimin yürüttüğünü araştırmaya sevk etti. University College London’daki meslektaşlarıyla birlikte, Birleşik Krallık’taki 3.000 estetik kliniğinin web sitelerini değerlendirdi ve uygulayıcılarını Genel Tıp Konseyi ve Hemşirelik ve Ebelik Konseyi gibi profesyonel kuruluşlarla çapraz kontrol etti. Böylece katılımcıların yüzde 32’sinin doktor, yüzde 24’ünün diş hekimi, yüzde 13’ünün hemşire, yüzde 12’sinin güzellik uzmanı ve yüzde 8’inin diş hekimi hemşiresi olduğu ortaya çıktı. Ancak bu çalışma yalnızca bir kliniğe bağlı uygulayıcıları incelemiştir; birçoğu hizmetlerinin reklamını sosyal medyada yapıyor ve tedavilerini kendi evlerinde, hatta arabalarının arkasında gerçekleştiriyor.

Bu durum Türkiye de de faklı degil, Botox için gittiğiniz bir çok yer size alerjiniz var mı, belli bir ilaç kullanıyor musunuz, geçmiş botox hikayesini sormadan herhangi bir form doldurmadan direk işleme başlayabilmektedirler. Riskleri minimize yapmak adına bu işlemleri yapan kişilerin birkaç gün boyunca katılabilecekleri eğitim kurslarına katılmaları ve bağımsız olarak çalışabilmeleri için sigorta yapmaları gerekmektedir. Bazı insanların sigortası bile yok, bu da bu sektörde sağlam düzenlemelerin olmadığını gösteriyor. Bence de Türkiye’de de bulunan bu merdiven altı klinikler ciddi bir kontrolden geçmeli….
Uzmanların çoğu botulinum toksini enjeksiyonlarının daha güvenli olduğu konusunda hemfikir olsa da – özellikle kötü uygulanan enjeksiyonların etkileri genellikle üç ila dört ay sonra ortadan kalktığı için – uygulayıcıların müşterilerin yaşadığı tüm yan etkileri raporlamadığına dair endişeler var.
Zargaran’ın ekibi botulinum toksini enjeksiyonlarıyla ilgili tıbbi literatürü incelediğinde morarma , baş ağrısı, mide bulantısı ve “donma” belirtileri gibi sorunların yaklaşık altı kullanıcıdan birini etkilediğini buldu. Her ne kadar Birleşik Krallık ‘ta her yıl tahminen 900.000 Botoks benzeri enjeksiyon gerçekleştiriliyor olsa da, önceki 29 yılda Britanya’nın ilaç düzenleyici kurumu MHRA’ya yalnızca 188 advers reaksiyon rapor edilmişti.
Botulinum toksinleri yalnızca reçeteyle satılan bir üründür, yani yasa gereği bunların yalnızca doktor, diş hekimi, eczacı veya reçeteyi yazan hemşire gibi nitelikli bir tıp pratisyeni ile yüz yüze görüşme sonrasında enjekte edilmesi gerektiği anlamına gelir. Bu, enjektörlerin anatomi ve advers reaksiyonlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda sağlam bir bilgiye sahip olduğu anlamına gelse de enjeksiyonu yapan kişi her zaman reçeteyi yazan kişi olmayabilir.
Tıbbi konsültasyon sunmadan enjeksiyon yapacak çok sayıda terapist var. “Bunun yerine, hastayı görmeden ürünleri reçete etmeye istekli biriyle çalışıyorlar ya da daha endişe verici bir şekilde, aslında ne olduğunu bilmeden internetten ucuz botulinum toksini satın alan insanlarda büyük bir artış görüyoruz. İçinde, insanların Botoks olduğuna inandıkları bir şeyi enjekte ettikleri ancak sığır jelatini olduğu ortaya çıkan ve bazılarının gerçekten ciddi anafilaktik reaksiyonlara neden olduğu bazı korkunç vakalar görülmekte “
Tüm bunlar kulağa korkutucu gelse de Türkiye’de de çok sayıda saygın güvenilir yerler var. ‘ Dermal dolgu maddeleri ile hiçbir zaman iyi bir iş yapıldığını görmedim diyorsanız demek doğu yerdesiniz.

Bu ayın başlarında Birleşik Krallık hükümeti, planlanan yeni ruhsatlandırma planı öncesinde, cerrahi olmayan kozmetik prosedürlerin nasıl daha güvenli hale getirileceği konusunda bir istişare başlattı. Bu, belirli yüksek riskli prosedürleri kimin gerçekleştirebileceğinin kısıtlanmasını veya tedavi görenler için yaş sınırlarının getirilmesini içerebilir.
Ancak yetenekli bir çift elin elinde olsa bile, bu tür prosedürlerin uzun vadeli etkileri hakkında güvenli olduklarından emin olmak için gerçekten yeterince bilgimiz var mı?

Dt Gavin Chan bir kozmetik doktorudur ve Victoria, Avustralya’daki Victoria Kozmetik Enstitüsü’nün kurucusudur. Kariyerinin çoğunu dermal dolgu maddeleri enjekte ederek geçirmiş olduğundan, birkaç yıl önce bazı hastalarının, beş ya da yedi yıl önce enjeksiyon yapılmış olan göz çevresinde şişlikle geri döndüğünü fark etmeye başladı.
Bu garipti çünkü hyaluronik asit bazlı dolguların yalnızca 18 aya kadar dayandığı iddia ediliyor. Bu şişkinliğin nedeninin ne olabileceğini merak eden Chan, bunlardan bazılarını meslektaşı Dr. Mobin Master ile MRI taramasına yönlendirdi. Chan, “Hemen hemen tüm vakalar, dolgu maddesinin yalnızca beklediğimiz altı ila 18 ay yerine uzun yıllar boyunca devam ettiğini gösterdi” diyor.

İnsanların bu tür tedavilere bağımlı hale gelme ihtimali diğer araştırmacıları da endişelendirmeye başlıyor. South London ve Maudsley NHS Trust’tan Prof David Veale ve meslektaşları yakın zamanda dudak dolgusu yaptırıp dudaklarını aşırı şişirmiş ve dudaklarından memnun olduklarını iddia eden 24 kadının motivasyonlarını değerlendiren bir çalışma yürüttüler. Sonuçlar araştırmacılar, bu tür prosedürlerin vücut imajıyla ilgili bir kaygı bozukluğu olan vücut dismorfik bozukluğunu körükleyebileceğinden endişelendiler. Açıkçası koca dolgu ördek dudakları kendileri gayet güzel görebiliyorlar!

Esthetic Cerrahi Dergisi’nde yayınlanan çalışma, birkaç ortak tema belirledi: Bunlardan biri, Instagram’da defalarca büyük dudak görsellerine maruz kalan ve nispeten kısa bir süre içinde doğal dudak şekillerinden giderek daha fazla memnun olmayan kadınlardı. Bir diğeri beden ve görünüşle ilgili doğan kaygılar, araştırmacılar bu durumun da kadınları kolayca erişilebileceği kozmetik prosedürlerini aramaya yatkın hale getirebileceğini ileri sürüldü.

İlginçtir ki, kadınlardan bazıları sosyal medyada dudak dolgusu hakkında olumlu yorumlar aldıklarını bildirirken, bazı insanlar da kötü göründüklerini ya da daha fazla dolgu yaptırmaktan kaçınmaları gerektiğini önerdiler ama yine de devam ettiler. Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan bir doktor. “Bunun aynı zamanda zorlayıcı bir yönü de vardı; bir şeyi yapmaya çok mecbur hissetmek, ancak bunu yaptıktan sonra tatmin olmamak ve tekrar yapmak istemek.”
Açıkçası, herkes dolgu veya diğer kozmetik müdahalede bağımlı hale gelmeden, kişinin görünümüne ilişkin algısının zamanla değiştiği “algı kayması” olasılığının farkında olması önemlidir.
Önce bu maddelerin size herhangi bir zarar vermediklerine oldukça emin olalım, ancak uygulayıcıların rutin olarak insanlara altı aylık takviye için tekrar randevu almaları gerektiğini savunsalar da buna gerçekten ihtiyacınız var mı kararını siz verin.
İğnenin altına girmeyi düşünen herkes önce dersine çalışmalı düşündüğünüz tedavi hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrenin ve sonra gerçekten iyi bir uygulayıcı bulun ve onları kontrol edin ne tür ürünler kullanıyor o da çok önemli . Süslü bir Instagram hesapları var diye onlara gitmeyin çoğul resim de photoshoplu olanlara dikkat edelim referans üzerinden hareket etmek bence çok akıllı!!

Yazan:

Zibilondon Designer Zeynep Moreau

Kaynak:www.zibilondon.com

Kaynak: https://www.guardian.co.uk/

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir